**Eşlerin birbirlerini hayatlarının merkezlerine almaları doğru bir davranış mıdır?** \-Geleneksel âile yapısının merkezinde âile büyükleri yer alırdı. Büyük avlulu evlerde hiyerar…

Eşlerin birbirlerini hayatlarının merkezlerine almaları doğru bir davranış mıdır?
-Geleneksel âile yapısının merkezinde âile büyükleri yer alırdı. Büyük avlulu evlerde hiyerarşik sırayla anneler, babalar, gelinler, gençler ve torunlar hep bir arada büyük sofralarda büyük topluluklarla yaşıyordu. Âilelerimiz gitgide küçüldü. Önceleri sâdece kayınvâlide, kayınpeder ve gençlerle birlikte yaşanan âileler oluşmaya başladı. Daha sonra âilenin sınırları iyice daraldı. Âile, sâdece kadın ve erkekten oluşuyordu. Çünkü kültürümüzden kaynaklanan bir korku hâkim gençlerde. Kontrol altında olma korkusu. Böylesine bağımlılıktan kurtulmak için doğu toplumlarının âidiyet duygusunun aksine batı toplumlarındaki gibi "bu dünyâ benim için var edildi, ben özelim, ben biliyorum, bu dünyâya bir defa geldik kendim için yaşayacağım" denilerek bizim kültürümüzde de âileden kopuş başladı. Tabii ki bu hemen gerçekleşmedi. Görsel ve yazılı medya da destek verdi. Sistematik bir şekilde duyarsızlaştırılarak, büyüklerimizi bırakarak kendimize âit, sâdece eşimiz ve bizim olan küçük yuvalarımıza çekildik. Batı kültüründe kadının annelik statüsü çocuklar evlendikten sonra yok oluyor. Anneler unutuluyor. Halbuki çocukları o yetiştiriyor. Onun içindir ki batıda yaşlı insanlarda intihar vakaları çoktur. Evlendikten sonra anneyi yok sayan bir bakış açısı. Artık yeni evlenen gençlerin hayatlarında sâdece eşleri vardır. Hayatlarının merkezlerine eşler yerleşir. Hayâtın biricik amacı onu mutlu etmek, onun isteklerini yerine getirmek… Ben olmadan biz olmak. Yapışık ikizler gibi sürülen bir yaşam kendilerine âit özel bir yaşam alanı bırakmadan yaşanan bir ilişki onları âilelerinden, arkadaşlarından, sosyal çevreden kopartır. Birbirlerinin gölgelerine sığınarak aynı potada eriyen eşler için en küçük uzaklaşma dayanılmaz bir acıdır. Evlilikte eşler birbirlerini hayatlarının merkezine koyup tek vücut, tek ruh, tek zihin olmaya çalışıyorsa bu bağımlılığa giden bir ilişkidir. Nasıl gölgelerimiz varsa böyle eşler de gölge gibi tâkip eder bizi. En küçük kararları alırken dahi onsuz yapılamaz. Bu sebeple bağımlı kişi eşini kendi gölgesine almak, burada tutmak ister, çiftin baş başa geçirdiği zaman artmıştır ancak arkadaşlar ve âileler ile iletişim azalmış, iletişim çemberi daralmıştır. Bu durum, bireylerin birbirlerine olan mecbûriyetlerini arttırabilir. Kişi beynini "o benim her şeyim, ben onsuz yapamam, onsuz olmayı hayâl edemiyorum" gibi gerçekçi olmayan düşüncelerle doldururken, bir taraftan da yaşadığı ilişkinin bitmemesi için mükemmel eş olmak, her türlü beklentiyi karşılamak, her ânını doldurarak başkasına muhtaç olmamasını sağlamak isteyerek kendi varlığından vazgeçebilir. Hattâ onu hemcinslerinden uzak tutmaya da çalışabilir. Ayrılık düşüncesine dahi tahammül edemez. Eşlerin birbirlerini hayatlarının merkezine koymaları saplantılı bir birlikteliktir.
Hayâtın merkezine eşler alındığında beklentiler de yükseliyor mu?
Tohum
Sendeki İslâm ve îman ödünç olmasın. Senin Allah’tan korkun, orucun, namazın ve seher vakitlerindeki uykusuzluğun ancak …
Tohum
Hepimiz alışveriş ediyoruz ve birbirimizi alışverişe dâvet ediyoruz. Yeniçağın yeni adıyla hepimiz TÜKETİCİYİZ. Her ne k…
Tohum
**Kalbin Fânîlerle Dolu İken Hakk’ı Göremezsin** Ey câhil! Kalbin fânî varlıklarla dolu iken Hakk’ı nasıl görecek? Sen e…